Sürç-i Lisan mı, Sürçü Lisan mı? Dilin Akıl ve İfade Savaşında Kaybeden Kim?
Hadi, gelin dürüst olalım: Dilin doğruluğu üzerinde bu kadar kafa yorduğumuz zamanlarda, bizleri bu kadar meşgul eden bu iki kelime karşılaştırmasının, aslında ne kadar küçük bir mesele olduğunu kimse kabul etmiyor, değil mi? Ama bir yanda dilin doğruluğu için savaşan gramer tutkunları, diğer yanda popüler dile ayak uyduranlar var. Peki, “sürç-i lisan” mı, “sürçü lisan” mı doğru? Cevap basit mi? Belki. Ama dildeki anlam karmaşası ve yanlışlar üzerindeki kaygılarımız da bir o kadar karmaşık.
Dilin Kuralcı Yüzü: “Sürç-i Lisan” ve Gramerin Egemenliği
Türkçenin kurallarına sadık kalan ve dilin doğru kullanımına özen gösterenlerin argümanlarına kulak verelim. Her şeyden önce, “sürç-i lisan” ifadesi, doğru olan kullanımdır. Buradaki “sürç” kelimesi, “yanlış yapmak, hata yapmak” anlamına gelirken, “lisan” ise “dil” demektir. Arapçadan Türkçeye geçmiş bu ifade, dilin yanlış kullanılmasına yönelik bir özür dileme ifadesi olarak kabul edilir. Burada, dilin “yanlış yapılması” bir bütün olarak değerlendirilir, dolayısıyla “sürç-i lisan” kelimesi, dildeki hatayı ya da yanlış anlamı kibarca ifade etmek için en doğru terimdir.
Evet, kulağa oldukça resmi ve ciddi geliyor, değil mi? Ama burada dikkat edilmesi gereken şey, dilin bize sunduğu olanakları ve kuralları hiçe sayarak popüler ifadelerle dilin kökenini yozlaştırmamız. Dilin saf kullanımı, kuralları üzerinden var olmaya devam eder. Her doğru dil kullanımının ötesinde bir doğruluk ve saygı var; peki ama dilin doğası zamanla neden değişiyor?
Popüler Kültürün Hızla Yükselen “Sürçü Lisan”ı
Evet, tartışmalar burada başlıyor. “Sürçü lisan” ifadesi zamanla halk arasında popülerleşmiş, çoğu insan tarafından yanlış bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Hem de çokça… Bu yanlış kullanımın temelinde, kelimenin halk arasında yanlış algılanması ve ona daha fazla uygun düşen bir anlam yüklenmesi yatıyor. Ancak sorulması gereken önemli bir soru var: Bu yanlış kullanım, dilin evrimsel bir sürecinin parçası olabilir mi?
Halk arasında yaygınlaşan dilin, bazen doğruyu arayan gramer yapılarından daha güçlü olduğu bir gerçek. Belki de burada dikkat edilmesi gereken, dilin “halk” tarafından ne kadar benimsenip ne kadar evrimleştiğidir. “Sürçü lisan” da bu evrimin bir yansımasıdır. Ancak bu, dilin yozlaşması demek midir? Yoksa dilin doğasında var olan sürekli değişim ve uyum sağlama refleksi mi? Bu soru cevapsız kalmaya devam ediyor.
Dilin Gelişimi Mi, Dilin Bozulması Mı?
Eğer bu tartışmayı bir adım daha ileri götürürsek, aslında dilin evrimini kabul etmek yerine onu bozulma olarak görmek de bir bakış açısıdır. Dilin anlam katmanlarının, zaman içinde halk arasında farklı kullanımlara yol açması, dilin bozulması mı demektir, yoksa sadece doğal bir gelişim mi? Bunu nasıl tanımlarız?
Öncelikle şunu kabul edelim ki, dilin evrimi doğaldır. Bir kelime, zamanla anlam değiştirir ve halk arasında başka bir şekilde kullanılır. Ancak doğru dil kullanımı adına ısrarcı olmak, dilin farklı halk kesimlerine hitap etmesini engellemek midir? Halkın dilini ciddiye almazsak, belki de dilin toplumla olan bağını kaybederiz.
Sorun Nerede Başlıyor? Hangi Yerde Durmalıyız?
Belki de tartışmanın temel problemi, doğruyu ararken neyi kaybettiğimizle ilgilidir. Dilin evrimi, bazen toplumun arzusunun ve ihtiyacının bir sonucu olabilir. Ama dildeki hata yapma meselesi, ne kadar toleranslı olursak olalım, yine de bir doğruluk meselesidir. “Sürçü lisan”ın doğru olduğu noktalar olabilir, ama bu, doğruyu tamamen reddetmek anlamına gelmemeli.
Sadece dilin kurallarına sadık kalmak, insanları anlamaktan alıkoymaz mı? Örneğin, bazen “sürçü lisan” diyen biri, kendini en samimi şekilde ifade ederken, bir başka “sürç-i lisan” kullanan kişi sadece dildeki kurallara sadık kalmak için kendini baskı altına mı sokuyor? Hangi durumda daha içten bir iletişim kurulur?
Dilin Kendisini Yeniden Tanımlamak: İleriye Bakalım
Dil sadece bir iletişim aracı değildir; o, insanları, kültürleri, tarihleri ve zamanları birbirine bağlayan bir köprüdür. Belki de dilin doğru kullanımının savunuculuğu yerine, onu gerçekten nasıl kullanmamız gerektiği konusunda daha dikkatli düşünmemiz gerekiyor. Ne kadar doğru ya da yanlış olduğuna bakmaksızın, dilin toplumla birlikte evrimleşmesine izin vermek, onu kutlamak gerekmez mi?
Sonuçta, “sürç-i lisan” mı, “sürçü lisan” mı kullanacağınızdan ziyade, bu iki kullanımdan hangisinin daha anlamlı olduğunu ve neyi ifade ettiğini düşünmek, dilin gerçekte ne kadar önemli olduğunu anlamamıza yardımcı olabilir.
Dil, zamanla değişir. Ama bu değişim bizleri ne kadar şekillendiriyor, ne kadar etkiliyor?